Huzursuz Bağırsak Sendromu (IBS) ve Beslenme
Huzursuz Bağırsak sendromu (IBS), oldukça yaygın, karın ve bağırsak hareketleri şikayetlerinden oluşan, ve altında yatan kesin ve saptanabilir bir neden olmayan bir bağırsak bozukluğudur. Karın ağrıları, karında şişlik, kramplar, ishal ya da kabızlık gibi belirtiler ile ortaya çıkar. Bazı bireylerde yaşam kalitesini önemli bir derecede düşürebilir. Tam nedeni bilinmese de günlük yaşantıdaki stresin ve beslenme alışkanlıklarının IBS ‘yi yakından etkilediği gerçektir.
Alışılagelmiş tedavi yöntemleri arasında çeşitli ilaçlar, antibiyotikler ve anti-depresanlar gibi seçenekler bulunmaktadır. Bu yöntemler her zaman ve her bireyde kesin ve tam sonuç vermemektedir. IBS, tedavisi basit olmayan bir durum olsa bile, beslenmede yapılabilecek bir takım değişiklikler ile, fazladan ilaç kullanarak ya da kullanmayarak, kısmen ya da bütünüyle iyileştirilebilir.
Öncelikle, IBS’si olan bireylerin akıllarında bulundurması gereken en önemli nokta, her IBS’li kişinin birbirinden farklı olmasıdır. Bir kişiye iyi gelen bir yöntem (herhangi bir ilaç ya da beslenmede yapılan bir değişiklik), başka bir kişide hiç sonuç vermeyebilir. Bunun tersi de başkalarında geçerli olabilir.
Ayrıca, her IBS tanısı konmuş birey, çölyak ve laktoz intoleransı olup olmadığına baktırmalıdır. Bu iki durumdan biri ya da ikisi çıkan bireyler, bu hastalıklara özgü tedavi uygulayarak IBS’yi de hafifletebilirler.
Beslenmede yapılabilecek değişiklikler:
Besinleri uzun ve tam çiğnemekle birlikte alkolü, kafeini, katkı maddeleri içeren besinleri, işlenmiş yiyecekleri ve rafine şekerleri olabildiğince kısıtlamak IBS belirtilerini bir miktar azaltabilir. Bazı bireylerde, baklagilleri de kısıtlamak gerekebilir. Bunların tümünü birden bırakmak kolay olmadığı gibi imkansız görünebilir. Bundan dolayı, şüpheli besinleri (ikişer hafta gibi bir süre tanıyıp) birer birer bırakarak belirtileri gözlemlemek daha gerçekçi olacaktır.
Besin alerjilerinin de IBS’de büyük rol oynadığı düşünülmektedir. Besin alerjileri çok çeşitli belirtilerle ortaya çıkabilir. Örneğin, aynı besin bir IBS’li bireyde kabızlık yaparken, başka bir IBS’li bireyde ishal yapabilir. Bir kişinin hangi besinlere alerjisi olduğu alerji testi yaptırmadan kesin olarak bilinemese de, başlıca şu besin alerjileri -değişik hastalarda- IBS’yi tetikleyebilmektedir: mısır, süt ürünleri, buğday, arpa, çavdar, yumurta, soğan, kahve ve çay. Bir hastada sadece bir veya birden çok besine karşı duyarlılık da olabilir. Besin alerji testi yaptırmadan, besin eleme diyetleriyle IBS belirtilerini gözlemlemek bir kişinin rahatça atabileceği ilk adım olabilir.
IBS’yi tetikleyebilen başka bir besin grubu da şeker gruplarıdır. Şekerler, molekül yapılarına göre, değişik sınıflara ayrılır. Örneğin; fruktan grubu şekerler (inülin gibi), en çok enginar, soğan, buğday, sarımsak ve pırasada; laktoz, süt ve süt ürünlerinde; sorbitol, elma, şeftali ve armut gibi çekirdekli meyvelerde; galaktan (rafinoz), mercimek, lahana ve baklagillerde bulunmaktadır. Bunlardan sadece biri, ya da bir kaçı bir IBS’li bireyde belirtileri tetikleyebilir. Bunu da öğrenmenin yolu grupları birer birer diyetten çıkararak belirtileri izlemektir.
Lif tüketimini arttırmak, özellikle kabızlığı baskın IBS’li hastalarda olumlu etki yapabilir. Örneğin, çölyak olmayan, glutene ve buğdaya alerjisi olmayan bireylerde işlenmemiş buğday kepeği tüketimi belirtileri azaltabilir. Ayrıca pisilyum lifi takviyesi de bazı IBS’li bireylerde olumlu sonuç vermiştir.
Beslenmede yapılacak değişiklikler yanında, enterik kaplı nane yağı, melatonin ve bazı probiyotikler de IBS’si olan bireylere iyi gelmektedir. Doktorunuza danışarak IBS için nasıl bir yöntem izlemeniz gerektiğine doktorunuzla birlikte karar verebilirsiniz.